Dün sabahki yazımda kendime nasıl bir hayat istiyorsun diye sordum. Belki ne istediğini oturur yazarsan, seni motive edecek bir şeyler bulursun. Port'ta cruise gemileri vardı, ben de kafede onlara bakarken bunların birinde oradan oraya gezsem, vize ve ekonomik derdim olmasa, yanımda sevdiğim ve saygı duyduğum insanlar, aynı dili konuştuğum ve kendisinden heyecanla bir şeyler öğrenebileceğim, güvendiğim ve bana güvenen bir sevgilim olsa... diye başlayan, hayli ayrıntılı sayılabilecek bir hayal yazdım.

Bugün yine aynı yerde, benzer gemilere bakıyordum. Bugünkü soru farklıydı. Ben kimim ve neden her şeyden çabuk sıkılıyorum?

Ben kimim sorusunun insanın en önemli sorusu olduğunu düşündüm. Hayat boyu cevabını vermeye çalıştığımız tek soru. Neden sıkılıyorum? da buna bağlı çünkü kim olduğumu bilsem belki bu kadar sıkılmam. Gemilere bakarken dün yazdığım gibi bir hayattan da sıkılırım ben dedim. Ayrıca, bu gemilerin birinde sıkılmak karada sıkılmaktan daha kötü. Yürüyecek yer yok, kaçacak yer yok, karada alıp başını bir mezarlıkta ölülerle konuşursun, burada herkes mıymıy mutlu. Kendini denize atıp ölmekten başka çaren yok.

Neden sıkılıyorum? Tüm hayat kim olduğumu araştırmakla geçiyor. Basit cevaplardan sıkılıyorum. Sen şusun. Egomun büyüklüğünden olabilir ama cevabın yalınkatlığından olması daha muhtemel. Egom basit bir insan olmayı kaldırır. Burası dışında bu konularda konuştuğum kimse yok, burada da büyük ölçüde kendi kendime konuşuyorum. Sadece bir mühendis olmak, sadece bir baba olmak, sadece belli işler yapıp ekmek parası kazanmak bana ağır gelecek şeyler değil. Sıradan olmanın veya görünmenin rahatsız ettiği zamanları geçtiğimi düşünüyorum. Herhangi biri olduğumu sanmam ama kimse herhangi biri değil, o yüzden herkes kadar sıradışılığın sıradanlığı.

Yine de egomun büyüklüğü, küçüklüğü, kalıp kabul etmeyişi asıl soruyu cevaplamıyor. Konu herkes gibi olmak veya olmamak değil. Ben kimim sorusunun cevabını herkes için vermeye çalışmıyorum. Herkes için verebileceğimi düşünmüyorum zaten. Kendim için beni asıl motive edenin, okuduğum, yazdığım, sevdiğim, sevmediğim her şeyim temelinde bu sorunun olduğunu farkettiğim için soruyorum: Ben kimim?

Alan Watts'ın Who am I diye bir konuşması var. Watts'ın genel fikri kendini unutmuş Tanrı olduğumuz. Orada da bunu anlatıyor. Hatta İsa Mesih'in Tanrı'nın oğlu olmasını bile, sadece İsa değil, herkes Tanrı'nın evladı ama Hristiyanlık İsa'da bırakıyor, devamını söylemiyor diye yorumluyor. Bu düşünce de, Hallac'ın ene'l-Hak veya veya Bayezid'in cübbemin içinde O'ndan başkası yok sözleri de bana zamanında heyecan veren fikirlerdi. İnsanın kendini unutmuş Tanrı olduğuna inanması hayatın bir takım sorularına cevap verebilir ama neticede bu da diğer cevaplar kadar yalınkat. Ene'l-Hak demiş adam, kimse de sormamış, ee, yani? diye. Kendini yanmaktan, çarmıhtan, insanların elinden kurtaramayan bir Tanrı'nın ne gibi bir esprisi var bilmiyorum. Hepimiz o kadar Tanrı olabiliriz bence de ama bunun asıl soruya verdiği cevap kendini kandırmaktan öte bir anlama gelir mi, bilemiyorum. Herkes kendini bir şekilde kandırıyor, var sen de öyle kandır Mansur.

Sıkıldığımın sahtelik ve yalınkatlık olduğunu farkediyorum. Ben kimim sorusuna verilmiş cevap sen kendini unutmuş Tanrı'sın bile olsa, bu bana yalınkat ve sıkıcı geliyor. YouTube'da fazla takılınca çıkmaya başlayan, uzaylılar yüzbin sene önce geldi, maymunların geniyle oynayıp insanı üretti videoları bile bundan daha eğlenceli. Dahası benim Tanrı olmak gibi bir niyetim var mı diye soruyorum. Bakıyorum, hiç öyle bir niyet içinde değilim. İnsan halimden memnunum. Tanrılığımı unuttuysam da unutmuş kalayım. Sorun değil.

Sıkıldığım sahtelik ve yalınkatlık. İnsanları bana kim olduğumu öğretmeleri umuduyla seviyorum. Henüz bunu gidip ben kimim ya hazret diye ayaklarına kapanarak yapmaya çalışmıyorum ama derdim daima ben kimim sorusunun cevabına dair ipuçları bulmak. Burada bir ipucu yok, burada basit hükümler ve menfaatler var hissi galip gelince de sıkılıyorum.

Toksik ve yanlış ilişkilere bu kadar meyletmemin sebebi de herhalde bu. Normal olursa o kadar öğretici olmuyor. İnsana varoluşunun anlamını sorgulatacak, acaba buradaki imtihan ne ve ben bu imtihanın tam olarak neresinden tutuyorum sorusunu sordurmayan ilişkiler keyifsiz geliyor. Suyu yukarı akıtmaya çalışacaksın ki kendi cirmini öğren ve kendin hakkında ipuçları yakala.

Düşünüyor olmanın, kafanın içinden geçen kelimelerin, yazıya aktarılan düşüncelerin, uzun uzun lafların, insanın kendine ve insanlığa dair kurduğu cümlelerin genelinin bu asıl soruya, ben kimim sorusuna dair bir cevabı içermeyeceğine kanaat ettim. Her kimsem buna düşünerek, konuşarak veya yazarak ulaşacağımı sanmıyorum. Yine de okumaya, yazmaya, insanların sözlerini vox populi vox Dei hissiyle dinlemeye devam edeceğim.

Hayatımın gayesi kim olduğum hakkında bir ipucu yakalamaktır.

[Beher] #benlik #Tanrı #sıkılmak #hayal #ego #Alan Watts #Hallac-ı Mansur #İsa Mesih